
- 21.07.2020
Sabah 10.00 sularında Selimiye’de Alarga’da durduğumuz yerden Vira Demir deyip yola koyulduk. Yarın gece’ye kadar Kullanma suyumuz bizi idare eder. Ama yarın gece mutlaka bir yerden su ikmali yapmalıyız. Bu sebeple Bu gece’de koyda kalmaya karar verdik. Su ikmali için Orhaniye Martı Marina‘ya gitmek uygun olur diye düşündük.
Hisarönü körfezi içeri doğru girildikçe daralan bir yapıya sahip. İki yaka arasında yelken seyri yapmak geçen senelerden hatırladığımız kadarı ile çok zevkli oluyordu. Selimiye’den çıktıktan sonra günümüzü biraz yelken yapmaya ayırmak için mürettebat ile mutabakat sağladık.

Selimiye / DMaris arası yalnızca 3 Millik bir mesafe.
D-Maris’i bütün mürettebat daha önce duymuş fakat görmemişler. Ben de daha önce çok uzaktan görüp, yakından geçmemiştim. Ağır yol yaklaşırken koyun girişinde dahi inanılmaz bir kalabalık ile karşılaştık. İçeride fiyatların çok yüksek olduğunu ve aslında bize pek uygun bir yer olmadığını mürettebata anlatıp, içeri girmekten vazgeçtik.
Yelkeni Aç Yavaştan
Hava durumu saat 17.00 ye kadar 6-8 ağanaklarla birlikte 10 knot, KB rüzgar gösteriyordu. Aslında Yelkenci değil, Tatilci olan mürettebatı ikna edip tramolalı bir seyir yapmaya karar verdik. Dümenci olarak Kardeşim Alp ve Jülide’yi uygun gördük. Daha önce seyir ve yelken tecrübesi olan mürettebat onlar olduğu için böyle düşündük. İkinci Kaptan Jülide de engin tecrübesiyle bize yardımcı oldu Benim de dümene yardımım ile Tramolala – Kavança ile “Orsa – Dar Apaz” seyrinde karar kıldık. Az olan havada bile 4 knot hızları gördük. Keyifli bir seyirden sonra İnbükü’ne doğru motor seyriyle devam ettik.
Maceralı İnbükü
İnbükü‘ne vardığımızda kıyıya çok yaklaşma taraftarı değildim. Selimiye’de alargada yatmanın rahatlığından sonra, koyda olan diğer teknelerin de demirde olması, bu fikrimi perçinlemeye yetti. 15 m derinikte 60 m kaloma bırakarak, demiri kimseye çok yakın olmayacak şekilde serdik. Daha önce Vira Demir kitabında rota çalışırken okuduğum kıyıdaki kamp alanını ve Büfeyi ziyaret etmek, aynı zamanda kıyının dip yapısını ve bağlama noktalarını incelemek için babamla bota atlayıp kıyıya doğru gittik.
Biraz da babamın ısrarı ile gözümüze kestirdiğimiz yere doğru hareketlendik. Demir atıp kıç halatlarını bağlamaya giden babamı, sanki içime doğmuş gibi halatı ağaca bağlamaması konusunda bir daha uyardım. Bozburun – KARAADA’da koca guletlerin ağaçlara bağlama yaptığını gören babam, bir şey olmaz diyerek rüzgarüstü halatını en yakın ağaca bağladı. Tekne’ye döndüğünde tekrar uyardım. –Eğer ormancılar ceza yazarsa kendisinin ödeyeceğini hatırlattım.
Aklıma Gelen…
Bağlandıktan takribi 45 dakika sonra Orman ekipleri Off-road araçları ile gelerek bizi uyardı. İhbar üzerine geldiklerini sanıyorum. Ben de bizden sonra yanımıza gelip hem de bize çok yaklaşan guleti ihbar ettim. 30 DAKİKA İÇİNDE aynı ekipler, tekrar gelip gulete de halatlarını çözdürdüler. Bu tarz bir durumla karşılaşılırsa, 112 Hattından yardım alarak ya da 177 no’lu Alo Orman hattından ihbar yapılabilir. Tabi gulet halatını çözünce üstümüze çok yaklaştı. Zaten birini çözdüğümüz halatların diğerini de çözüp ilk başta içimden geçen alargaya geçmiş olduk.

Akşam akşam yine İhbar
Akşam yemeğimizi yiyip istirahate çekilmek için teknenin havuzluğunda yerimizi aldık. 25 tane tekne her biri kendi havasında ve kendi muhabbetindeydi. Fakat O da ne ?? Araç ile gelen ve kamp alanını işgal eden bazı seviyesiz ve saygısız kişiler aşırı yüksek ses ile müzik yayınına başladılar. Normalde koylarda, karadan gelen seslerden çok rahatsız olmayız. Lakin, bu kendini bilmez insanlar(?) işin cılkını çıkarmış olacaklar ki yan teknelerin birinden “YETER ARTIK” diye bir ses yükseldi. Bunu fırsat bilen ben de teknedeki düdüğü öttürerek rahatsızlığımı dile getirdim.
Ama ne fayda?? Bu şahıslar aynı zamanda bizleri rahatsız etmekten keyif almış olacaklar ki, müziğin sesini daha da açıp sinkaflı konuşarak gecelerine devam ettiler.
15 DAKİKA SONRA..
Kendilerine Jandarmayı arayacağımı söylediğimde bana, Aramazsan A….K…. diye cevap verdiler. Ben de yine telefona sarılıp 112 den Hisarönü Jandarma karakolunu arayıp rahatsızlığımı dile getirdim. Acil gelsinler diye birbirleriyle de tartıştıklarını söyledim 😛
20 dakika içinde ekip otosu olay yerine intikal etti. Şahıslar da Jandarmanın ayrılmasına müteakip olay yerini bizlere küfür ederek ve Ara gaz vererek terkettiler. Bunun üzerine bütün teknelerden bir alkış koptu ve herkes kafasını dinlemeye devam etti.
Yeni bir Gün
- 22.07.2020
Sabah erken kalkıp İnbükü‘nde güzel bir kahvaltı yaptık. Dünden beri araba yolunun nereye çıktığı? Asfalt mı yoksa stabilize mi olduğu? Yan koya geçiş olup olmadığı ? gibi sorular aklımı kurcalıyordu. Bota atlayıp sahile çıktık ve belli noktaya kadar düz, ama sonrasında rampalı ve yokuşlu bir yol ile arkadaki çamurlu koya kadar yürüdük. Datça otoyolunu gördük toplamda bir buçuk saatlik güzel bir yürüyüş oldu.
Çamurlu Koy Dönüşte HAFİF YORGUNLUK
İkmal Zamanı
Bu geceyi de sayarsak toplamda dört gecemiz kalıyor. Son gece marinada olacağımıza göre üç gecelik suyumuz kalmış olması lazım, fakat panelin dediğine göre bizi bu geceye kadar bile götürmez.
Genelde gün içinde marinaya bağlanmaktan pek hoşlanmıyorum. Bundan dolayı günümüzü dışarıda geçirip günbatımı ile Orhaniye Martı Marinaya bağlanırız diye planımızı yaptık. Günümüzü, beğendiğimiz İnbükü’nde geçirdik fakat saat 16.00’da tekrar bir yelken seyiriyle Orhaniye – Keçibükü’ne geldik.
Orhaniye – Keçibükü Koyu

Orhaniye, Hisarönü körfezinin güney tarafında, her iki yakası da muazzam çam ormanları ile örtülü zengin bir bitki örtüsüne sahip. Güzide bir koyumuz. Koy güneye doğru 1.5 mil giriyor. Koyun ortalarına doğru gelindiğinde üzerinde Eski bir Bizans kalesinin kalıntıları olan Kale Adası’nı gördük. Kalenin bölgede kurulu “Bybassos” antik kentine ait olduğu sanılıyor. Orhaniye’liler bu adaya Şövalye adası da derlermiş. Rodos Şövalyeleri tarafından kullanıldığı biliniyor.
Dip azmaklardan gelen alüvyonlu toprak ile dolu olduğundan, çamurdur. Çok iyi Demir tutar.
DİKKAT ‼️
Kale Adası’nın Karayel ucunda sığ bir kum bankı, karaya doğru epeyce çıkar. Aradaki geçidin karaya yakın kısmında 3.5 metre derinlik vardır. Popüler Demir yerlerinden birisidir.
Sadun BORO – Vira Demir
Kızkumu
Kale adasını sancakta bırakıp demir yerlerine gelirken, polarize gözlük olmadan bile görülen bir sığlık dikkat çekiyor. Kırmızı kumdan oluşan bir dil yaklaşık 400m boyunca kıyıdan çıkmış. Coğrafi olarak yine azmaklardan taşınan alüvyal yapılar ile oluştuğu bilinen bu ilginç bölgenin, bir de efsanesi vardır.
İki ayrı yakanın hikayesi aynı Çanakkale boğazının hikayesinde “Hera ve Leandros” un yaşadığı gibi burada da iki biribirine kavuşamayan aşığın hikayesini görüyoruz. Rivayet o ki “Sevgilisine ulaşmak isteyen kız koyun karşısına geçmek için, eteğine kum koymuş ve denizi doldurarak ilerlemiş. Ama etek tabi bu ne kadar kum kapasitesi olacak?? Kum yetmemiş ve kızcağız boğulmuş.”

Yemek ve Marina’ya bağlanma
Bugün yemek sırası bende. Genelde yemekleri Annem ve Eşim Jülide dönüşümlü şekilde halletiler. Bulaşıkçı Cengiz Eren’de iyi iş çıkardı. Kalan kumanyadan akşam yemeği için daha önce deneyip lezzetli bir sonuç aldığım, Makarna tarfini yapmaya karar verdim. Kardeşim Alp, Vegan olduğu için onunkini sadece zeyin domates soslu ayırıp, bizimkilere ton balığı da ilave ettim. Majestik Beyaz Şarap ile çok iyi tamamlayan bir menü oldu. Yemekten sonra gün batımı ile vira demir deyip 15 dakika içerisinde marinaya bağlandık.
20.20 güneş bize yarın görüşürüz diyor 20.52 de her şey neta halde duşa giderken
Orhaniye Martı Marina
Orhaniye Martı Marina ile tanışmamız, 2017 yılında “Yelkenli Yachting” ile yaptığımız yelkenli kiralamasına dayanıyor. Atmosfer ve doğası çok iyi şekilde korunarak inşa edilmiş bir marina. Mavi Bayraklı plajı her marinada olmayan denize girme seçeneğini sunuyor. İçindeki Otel ve 350 yat bağlama kapasitesi Bodrum- Marmaris arasındaki en gelişmiş Marina faaliyetini denizcilere sunuyor. Birçok tekne sahibi yatlarını karada ya da denizde güvenle buraya bırakıyor. Biz bir gece kalıp, kumanya ve su ikmalimizi yapmak için geldik.
Bizans Manastır kalıntıları Mavi Bayraklı Nadir Marinalardan
Temiz duşları, marketindeki çeşitlilik, (buz, içki, taze ekmek,sebze,meyve,konserve ürünler) ve elektrik kullanımına kavuşan mürettebat restoran yerine marinaya bağlandığımız için mutlu oldu. Bozukkale’de iki gün kaldıktan sonra —
-OKUMAYANLAR İÇİN İLK ETAP- https://www.yelkenlihayali.com/2020/07/26/11-25-temmuz-kaptanin-seyir-defteri/
— Marina deneyimi ve daha temiz duşlar daha çok ilgi çekti. Şansımıza bir çok koydan daha sosyal mesafeli bir konaklama oldu. İnanılır gibi değil ama Martı Marina kaldığımız koylara göre daha az kalabalıktı. Akşam yemeğimizi zaten yemiştik. Ama yemek yapmak istemeyenler için Havuzbaşı Bar (Pool Bar) mevcut. Biz hakkımızı ertesi gün kahvaltı sonrası Baileys ICE Coffee ye ayırdık.
Martı Marinaya Elveda
- 23.07.2020
Sabah formaliteleri ve ödemeyi halletmek için Marina ofisine gittim. Tekne dosyasını bırakıp, resepsiyon işlemleri hallederken zamanı iyi değerlendirmek adına, Market alışverişlerini tamamladım. Saat 11.00 gibi işlemleri hallettik. Soğuk bir duş alıp Jülide ile Havuz başında buluşup birer Baileys Ice Coffee içtik. İki tanesi 50TL tuttu.

Faturanın ödemeye hazır olduğunu ve resepsiyonda beklediğini söylemek için görevliden bir telefon aldım. İçkilerimizi içip resepsiyona doğru yollandım. Yelkenli Yachting ile yaptığımız kiralamada ilk ve son gün marina fiyatları dahil olduğu için ödeyeceğimiz fiyat hakkında sadece fikir yürütmüştüm.Gecelik 50€ tutarını geçmeyeceği öngörüsünde bulunmuştum. Fakat fatura ile karşılaştığımda beklediğimin iki katı bir ödeme yapmam gerektiğini idrak ettim. Açıkçası bu meblağ bana aldığımız servise göre biraz çok geldi. Faturayı iliştiriyorum
Saat 12.35 de palamarları çözüp yola çıktık. Rüzgar tam kafadan geliyordu, mürettebatı da iki günden beri yelken seyriyle yorduğum için, kimse yelken açmak istemedi biz de motor seyriyle yolumuza devam ettik. 13.25’de Kameriye adasını iskelemizde bıraktık. Aslında plan ALA BURUN’U bugün dönüp, Serçe Limanı ya da Korsan Koyu’na demir atmaktı, Yolda gelirken Serçe Limanından pek hoşlanmayan ekip, Korsan koyunda yer bulmanın imkansız olduğunu düşünen ben ile birleşince, Kocabahçe ya da Dirsekbükü opsiyonlarımız kaldı. Aslında Söğüt Limanındaki Botoz koyunu da merak etmiyor değildim. Lakin seyrin sonlarına gelen ekip, denizden maksimum fayda sağlamak istediği, ve uzun seyir yapmayı arzu etmediği için, Dümenimizi Dirsekbükü’ne kırdık. İki saatlik bir seyirden sonra Dirsek Koyu (Bükü) ne vardık. Uzun seyri yarın sabaha bıraktık.

Merhaba Dirsek Bükü
Dirsek ya da diğer isimleriyle Ağıl- Gerence koyu- bükü bu civardaki en korunaklı koylardan biri. Güneye doğru yarım mil girip batıya doğru bir dirsek şeklinde şekil almış.
Batı tarafında karadan çıkan ve 5 m derinliği olan bir topuk var. Koya ilk girişte hemen karşıda kalıyor. Zaten Demirde yatan tekneler bu topuğa demir atıyorlar. Biz de bu topuğa demir attık. Rüzgar bizi karaya doğru sallandırınca biraz daha kaloma bırakıp karaya çıma tuttuk.

Demir mi tarıyor??
Yanımızdaki katamaranda bir anda hareketlenme oldu. Özel tekne olduğunu tahmin ettiğim bu katamaranda aşçı ve kaptan olmak üzere iki mürettebat gözlemlemiştim. Kaptan bot ile kıç halatını çözmeye geldi. Ben de her an bir yardım gerekebilir diye (hem de kendi kıç halatımı korumak için) teyakkuza geçtim. Kaptan’a sorduğumda demirinin taradığını söyledi. Uzun uğraşlardan sonra tekneyi sabitlemeyi başardılar.Ama bu sefer de bana bir korku geldi. Ya bizim demir de tararsa?? Teknenin başından ve kıçından kerteriz alıp bir saat boyunca her 15 dakikada bir kontrollerimi yaptım. Korkulacak bir şey olmadığı kanaatine vardım.
Zaten akşama doğru rüzgar da hafifleyince, göl gibi suda yatmanın keyfine vardık. Annem daha önce hiç gece denize girmemiş. Ben de gece denize girmenin tadını bir kere alanlardanım. Özellikle tatlı su karışan bölgelerde, planktonlar ile yüzmek çok büyülü bir şey. Annemi ikna edip akşam denize girdik. Yandaki katamaranın da kıç lambaları yanınca, zaten durgun olan su iyice havuza benzedi. Güzel bir anı daha hatıralarımızda yerini aldı.
Kıç Işıkları ortamı Havuza çevirdi.
06:00 Vira Demir
Tüm mürettebat uyurken bot ile kıç halatlarını çözmeye gitmeden küreklerden birinin kayıp olduğunu fark ettim. En son dün gece yerinde bıraktığım küreklerin birinin lastiği kopmuştu. Çok önemsemeyip o şekilde bırakmıştım. Sabah kalktığımda tek kürek görünce bütün kıyıları gezerek küreği aradım fakat nafile. Giden gitmişti. Demek ki farkedilen her sorunu anında çözmeliyiz. Deniz’de kopan bir lastik parçası, kelebek etkisiyle kaybolan bir küreğe evrilebiliyor.

Buruniçi Koyu
Akçam ile Kumlu Burunların arasında bulunan, çok fazla bir teknenin uğramadığı bir yaz limanı olan bu koy, en çok etkilendiğimi koylardan oldu. Seyir defterinde Kumlu burnu geçer geçmez denizden çıkan iki büyük kayanın hemen arkası, önerilen demir yerlerinden birisi. Fakat başka bir tekne gece orada kaldığı ve biz de sabah çok erken geldiğimiz için bu bölge doluydu. Koyun poyraz tarafında içeri doğru giren 450-500 metrelik bir fiyort var. Bu bölgeye demir atarak geceyi burada geçirmek isteğim vardı. Çok ilginç bir topografya yapısı gösteren bu bölgede kendimizi başka bir ülkede sandık. Fakat meltemin soluganından dolayı teknede sallanma başlayınca mürettebat burada daha fazla kalmak istemedi. Dönüş yolculuğuna devam ettik.

Kızılkum
Hem Marmaris’e yakın hem de sakin olan bu bölge, Keçi adası ve Büyükboğaz geçidinin doğusunda kalıyor. Kumlu bir sahili var. Günübirlik teknelerin ilk durduğu noktalardan birisi olduğu için gün içinde biraz yoğun olsa da gelen tekneler sadece 30 dakika yüzme molası verip rotalarına devam ediyorlar. Biz de akşam saat 16:00 gibi buraya demir attık. Gece burada konakladık.
- 24.07.2020
Bugün artık en geç saat 17:00 de marinada olmamız gerekiyor. Sabah Kızılkum’da kahvaltımızı yaptıktan ve sahile çıkıp sporumuzu yaptıktan sonra ortam kalabalıklaşmaya başladı. Biz de saat 12.30 -15.30 arasındaki vaktimizi İnceburun’un hemen doğusunda kalan küçük bir koyda alargada geçirdik. Zaten son gün, marinaya dönüş telaşından en azından benim pek keyfim olmuyor. Gördüğümüz tekne kalabalığını da düşünüp, yakıt ikmaline saat 16.00 da girdik. Marmaris Port Marin çağrı koduyla 72. kanaldan ikmal yapacağımızı anons ettiğimizde, direk gelebilirsiniz dediler. Çok şaşırdım. Hemen istasyona aborda olup. İkmalimizi yapıp, Pis suyumuzu çektirdik ve MAVİ KART a işlettik. Biz aborda olduktan sonra 6 tane daha tekne sıraya geldi. Bu konuda şanslıydık. Daha sonra N pontonunda teknemizi aldığımız yere geri dönüp tonoz aldık. Bir seyrin daha sonuna geldik.

Zaman ayırıp okuduğunuz için çok teşekkürler. Yorumlarınızı bekliyorum.
Her daim pruvamız neta olsun.
Leave a Reply